Dahası da var...

BAZI ERKEKLER KADINLARI ANLAMAYA ÇALIŞIR, DİĞERLERİ KENDİLERİNİ DAHA BASİT KONULARA ADARLAR, ÖRNEĞİN GÖRELİLİK KURAMINA... (EINSTEIN)



30 Nisan 2012 Pazartesi

TTNET Genç Yeteneklerin Yanında!

TTNET’in “Yeteneğe Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek Projesi”yle, gençlerimiz yeni kariyer firsatlarını keşfediyor.

Bilişim sektörüyle tanışan gençler, aldıkları eğitimlerle iş hayatına hazırlanıyor.
TTNET, Türk ekonomisine destek oluyor. Siz de bu ücretsiz eğitimler hakkında bilgi almak için hemen tıklayın.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

28 Nisan 2012 Cumartesi

Dikkat Küfür içerir!!!

   AAA bir kıza yakışıyor mu böyle konuşmak? Niye yakışmasın. Çokta güzel duruyor bazı durumlarda. Herkes birbirine koyuyor da biz mi koyamıycaz. Lan ne alakası var olum. Sanki sizde hepsini gerçekleştiriyorsunuz. Sanal bünyenin konuşma dili küfürlü zaten. Hani sesli söylemeyip de içinden geçeni yazıyosun ya üç harfli kısaltmalarla 140 karakterin sonunda illa vardır bi bak dikkat et.
   Doğmadan önce bir tabela vardı da biz mi görmedik acaba DİKKAT SON ÇIKIŞ diye. Fani dünyaya hoşgeldiniz diye sizi eline alan hemşire birde poponuza vurmak suretiyle ilk ağlamanızı gerçekleştirmiş olur. Tebrik ederim. Bravo yani. Birbirimize ebelerimizle ilgili cinsel içerikli fantastik bilgiler verirken kendi ebemizle ilgili fantazi kuramadığımız içindir Eben Var mı? sorusu. Onun üzerinden oynarız. Hani hep kendi mutsuzluğumuzu başkasının üzerinden çıkarırız ya bu da onun gibi bir şey işte.

   Hani küçükken babasından azar yiyen çocuk bir kediyi tekmeler ya (hepsi değil tabi) hani büyüyünce de herkes tuttuğunu ...  gibi bir durum.
   Sinirlenmek acizlikmiş. Hassss... diyorum başka da birşey demiyorum. Şöyle uzun değil yarım saat haberlere bak biraz bakalım nasıl hissediyorsun kendini. Yahu iki yaşındaki çocuktan ne istediniz bencil pezemenkler. Kendini dövseydin hayattan alamadığın herşey için. kendini düşürseydin ranzadan puşt.
   Bizde zaten ilerde bizi öldürün diye doğuruyoruz sizi. Herşey güllük gülistanlık değil güzel arkadaşım. Birbirimizi yiyiyoruz. birbirimize tecavüz ediyoruz nasıl bir sapkınlıksa. Evlendiğimiz kadınlara da bunu yapıyoruz ya da evlendiğimiz çocuklara. Hem de zorla içine girerek onu bir şekilde öldürmek için yapıyoruz. Sonra o küçük kadın kimden çıkarıcak bu hayattan alamadıklarını. Nasıl hesap vericez? Biz sizin için bir şey yapamıyoruz. Kusura bakma kocandır yapar be yavrum. Biz alıştık milletçe bu tecavüzlere, ölümlere, şiddete.. O yüzden kendimizi kurtarmaya bakıyoruz. Sende bir gün öldürülmezsen tuttuğunu...
   Hani hepimiz kardeştik. Noldu olum bize. Her yerde yazıyor da niye kimse inanmıyor bu duruma. Bangır bangır hatta bağıra bağıra dinden bahsediyoruz da niye kimse açıp okumuyor ne yazıyor diye. Başkasından duyduğun şey gerçekten ne kadar doğru hiç düşünme emi sen. Öyle bak, dinle, izle. Sadece tek bir taraf ol aman yoksa nolur bilemeyiz.
  
  

18 Nisan 2012 Çarşamba

Hafta Sonu Van Gogh

Klasik müzik eşliğinde Van Gogh tablolarında gezinmek gerçekten müthişti. Çok profesyonel bir organizasyon olmuş Van Gogh Alive. İstanbul'da iseniz kaçırmayın derim. Ankara'ya da Ekim de gelecek doymadım bir daha giderim sanırım.  






10 Nisan 2012 Salı

Bonibonların Dansı (Stop Motion)

İlk Stop Motion denemem. Nasıl olmuş bir bakın bakalım. 232 fotoğraf karesi ile tamamladım. Windows Movie Maker ile birleştirdim. Buna benzer birçok program var ama bende bu vardı. Bakalım belki diğerleri için başka programlar da kullanabilirim. Oyuncularım Bonibonlar. Oyuncularını yiyen yönetmen ben tabiki :) 
Teşekkürler:
Abime (Neco) tripodu unutmadan getirdiği için ve ne yapsam arkasında durduğu için,
Bado'ya verdiği fikirler için,
Nikon'a
Tabiki Kent ürünü Bonibon'lara
Müzik için Tchaikovsky'e muhteşem bestesi için (Swan Lake - Dance of the Little Swans)
Tüm arkadaşlarıma da ayrı ayrı teşekkür ederim destekleri  için. Keyifli izlemeler...

Hayat Tam Olarak Elimizdeyken...


Hayat devam ederken ölüyoruz. Başkalarının hayatı akıp giderken biz o zaman çizgisinden siliniyoruz. Tamamen silinmek mümkün değil. Çünkü birileri hep hatırlar. Sevmeye devam eder...

Birgün herşey bir anda bitebilir. Ki kesin olan şey bu. O yüzden zamanı hep güzel değerlendirmek lazım. Hep keşfetmek lazım, öğrenmek lazım, bilmek lazım, görmek lazım...
Kesin çizgiler, katı kurallar koymadan yaşamak lazım. Hergün bakış açımızı biraz daha değiştirsek nolur?
Biliyorum hepimiz sinirliyiz, gerginiz, üzgünüz ve en çokta yalnızız. Bir türlü mutlu olamıyoruz. E kardeşim boş otuma o zaman demez mi insanoğlu? E ama benim vaktim yok, e ama bunu almadan onu yapamam bıdı bıdı.. 

Arkadaşım aklından o anda ne geçiyorsa ki sınırları zorlamadan yapmak lazım. Üretmek, inanmak, istemek lazım. Çünkü herşey çok kısa. Zamanın akışı zaten belli aa bu olay daha yeni olmadı mı derken bir bakıyoruz zamanaşımına bile uğramış.

Ön yargıları atmak lazım, egoları biraz düşürmek lazım zordur bunu yapmak, büyük konuşmamak lazım akabinde ve detayında başımıza gelir, ne biliyim şükretmek lazım, bir canlıyı incittiğimizde özür dilemek lazım. Zor mu aslında değil?

Düşüncelerimizi özgür bırakmak lazım, her zaman bizim doğrularımızı başkaları kabul etsin diye diretmemek lazım, olayların arka planlarına bakmamız lazım..

En zoru bir ölüye aşık olmaksa yaşarken ne yapmamız lazım???

6 Nisan 2012 Cuma

Selvi Boylum Al Yazmalım...



Selvi Boylum Al Yazmalım, Çiçek Abbas, Devlerin Aşkı.. Çok beğendim...

Kremden Kozmetik Devine: Helena Rubinstein

"Çirkin kadın yoktur, tembel kadın vardır."

Parlak bir öğrenci değildi ve ufukta zorla evlendirilme tehlikesi vardı. Evden kaçıp Australya'ya amcasının yanına gitti. Ordaki kadınların yüzlerinin tozdan ve aşırı güneşten bozulduğunu fark etti. Annesinin kimyager arkadaşının verdiği güneş kremi kadınların dikkatini çekmeye başlamıştı. Garsonluk ve dadılık yaparak para biriktirdi.

Helena aldığı 100 pound borçla ilk güzellik salonunu açtı. Creme Valeze adıyla satmaya başladığı kremi 10 penny'ye mal ediyor büyük bir kar marjıyla 6 şilin'e satıyordu. Avustralya!nın güneşi helena'nın ceplerini doldurmaya başlamıştı.

Bu iş sadece krem satmakla olmayacaktı. Dünyada güzelliğe ihtiyaç duyan milyonlarca kadın vardı. İşini iyice öğrenmek için Paris'e gitti.

4 Nisan 2012 Çarşamba

Muzip Ve Samimi: Oprah Winfrey


Muzip, Kıvrak Zekalı, Sempatik, Yardımsever...

İşini iyi yapan, samimi olan, fayda gözeten farklı bir kişilik...

Anne ve babasının arasında gidip gelerek parçalanmış bir hayat sürdü. Tüm bu zamanlarda yalnızdı ve kendini kitaplarla avutuyordu. O büyük bir kitap kurduydu.

Medya ile ilk tanışması 17 yaşında olmuştu. Radyoda bir piyes seslendirdi ve sesi beğenildi. Haberleri sunmaya başladı.

İki yıl sonra üniversideyken ilk siyahi televizyon sunucusu olarak işe başladı. Mezun olduktan sonra muhabirlik yapmaya başladı. Fakat onun muhabirliği farklıydı. Çok içtedi. Muhabirlerden haberlerin önüne geçilmemesi istenirken o kendine engel olamıyordu. Üzücü haberlerde ağlıyor, komik haberlerde ise gülüyordu.

Halk bu yüzü sevmişti. Ve sabahları yayınlanan bir talk show sunmaya başladı. Artık kendi programı vardı.

3 Nisan 2012 Salı

Sanat Düskünü Kütüphane Kedisi

Şimbildek... Sanat düşkünü... Balkon delisi...  Mum ışığı romantiği... Abimin kedisi...



















 Bütün hayvanları sevmeme rağmen bu hatunla bir türlü anlaşamıyoruz. Beni av olarak gören tek kedi. Halbuki türlü şaklabanlıkları yapan karakter olarak hala anlaşamıyor olmamız ilginç. Bi seveyim diye deli oluyorum ama yok. Hiç yüz vermiyor.




2 Nisan 2012 Pazartesi

Pazar Günü Sinema Kuşağı

Uzun süredir film izleyemiyordum. Bir hafta benim için uzun bir süre. Hafta sonu 3 film birden izldeim.

1) The Iron Lady- Demir Lady: Margaret Thatcher'in hayatından bir kesit anlatıllıyor Meryl Streep'in oyunculuğuyla. Güçlü bir kadının hikayesi güçlü bir oyuncuyla anlatılabilir. Ki iki kadına da hayran kalmamak mümkün değil. Dediğim dedik bir kadınmış meğer. Kendi yolunda ödün vermeden gitmeye çalışan, doğru veya yanlış sorgulanabilir kararlar alan bir kadın. Erkek egemen bir toplumda kendini kabul ettirmek için büyük çaba sarf eden güçlü bir liderin hikayesi. İzlenmesi gerek bir film. Aklımda ve izleyen herkesin aklında kalan bir replik var. Indra Gandhi'nin bir sözü imiş. Duymuştum ama kimin olduğunu bilmiyordum.
Söylediklerinize dikkat edin düşünceniz olur
Düşüncelerinize dikkat edin duygularınız olur
Duygularınıza dikkat edin davranışlarınız olur
Davranışlarınıza dikkat edin alışkanlıklarınız olur
Alışkanlıklarınıza dikkat edin değerleriniz olur
Değerlerinize dikkat edin karakteriniz olur
Karakterinize dikkat edin kaderiniz olur...

1 Nisan 2012 Pazar

İşte Aranan İkili: Projektör ve Kamera

Bir kamera düşünün ki kaydettiğiniz anılarınızı küçük ekranlara sığdırmanızı istemiyor. Kaydettiğiniz görüntüleri geniş duvarlara ve istediğiniz herhangi bir yüzeye yansıtmanıza olanak sağlıyor. Yeni Sony Handycam, projeksiyon özelliğiyle her alanı bir sinema salonuna çeviriyor. Kısa ve eğlenceli tanıtım videosunu izledikten sonra siz de neden bahsettiğimi anlayacaksınız.



Eskiden bilimkurgu filmlerinde rastladığımız teknolojilerden biri daha hayatımıza giriş yaptı. Şimdi isterseniz kışın ortasında önceki yaz tatilinizi evinizin duvarına yansıtarak sevdiklerinizle izleyebilir hatta bunu bir alışveriş merkezinin dinlenme alanında bile yapabilirsiniz. Sony Projektörlü Handycam seçimi size bırakıyor.

Bir bumads advertorial içeriğidir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...