Dahası da var...

BAZI ERKEKLER KADINLARI ANLAMAYA ÇALIŞIR, DİĞERLERİ KENDİLERİNİ DAHA BASİT KONULARA ADARLAR, ÖRNEĞİN GÖRELİLİK KURAMINA... (EINSTEIN)



16 Haziran 2012 Cumartesi

Uzun Metraj: Sinan Çetin-Kağıt


HER YASAK KENDİ İSYANCISINI DOĞURUR...

Kağıdın ne demek olduğunu biliyor musun sen?
İsterse bir kağıt bir bireyin, bir ailenin, bir toplumun kafasını uçurur.

Devletin kağıdının yüzü en keskin kılıçtan daha keskindir...



Saçma bir kanunu büyük bir inatla uygulamaya çalışan bir memur ve 1977 yılı öncesi film çekmeye çalışan idealist bir yönetmenin bürokrasiyle savaşı.





Hepimizin başına gelebilir bir durum aslında. Evrak eksik deyip tekrar başa sarmışızdır. İlgisizlikler ve cevap bulamama illa ki başımıza gelmiştir. Uzun ve garip kuyruklarda suratı asık insanlarla çok karşılaşmışızdır. Hani yardım etseler ölürlermiş gibi.

Filmdeki replikler iyi kurgulanmış. Bir kaç cümle saçma gelse de çoğunlukla sorgulayıcı bir tarzda yazılmış.




Yasalar her zaman masum değildir. Evet bunu hepimiz biliyoruz. Ama dile getiremiyoruz.

İngiltere'de kadınların toplu taşıma araçlarında çikolata yemesi yasaktır.
Fransa'da rayların üzerinde öpüşmek suçtur.
Hollanda'da pazar günleri bira ve şarap satmak, nehir olmamasına rağmen nehrin setlerini aşmak yasaktır.
Danimarka'da hapishaneden kaçmaya çalışmak suç değildir.
İtalya'da etek giyen erkekler suç işlemiş sayılır.



Sinan Çetin filmi gibi değil. Yönetmenini bilmesem onun değil derim. Bence iyi bir iş olmuş.

Oyuncular: Öner Erkan, Asuman Dabak, Ayşen Gruda, Ahmet Mekin, Zeynep Beşerler



6 Haziran 2012 Çarşamba

Uzun Metraj: Derviş Zaim-Tabutta Rövaşata

  
 Tabutta rövaşata yapabilir misin? O kadar dar bir alanda sıkışmışken hareket edebilir misin? Toplum seni dışlarsa suça eğilimli olmaz mısın? Sokakta yaşayan birine karşı ön yargın tavan yapmaz mı? Bütün herkesin senden sıkılma sebebi sadece senin yaşama savaşın olsa ne yaparsın?
 Araba sevdalısı gibi görünse de sadece ısınmak için otomobil hrsızlığı yapan ve çaldığı otombilleri eski yerine koyup temizleyen Mahsun’un  hüzünlü hikayesi. Ki Mahsun araba hırsızlığı konusun da uç noktadadır. Rumelihisarını mesken tutan Mahsun evsiz-barksız işsiz ve kimsesi olmayan bir garibandır. Tüm dostları balıkçılardır. Sabahçı kahvesindeki çay borçlarına kadar herşeyinı balıkçı dostlarından Reis üstlenmiştir.
   Yine Reisin sayesinde sandelyeler üzerinde uyuklamaktan kurtulur ve kahvenin tuvaletine bakma işini üstlenir. Bir gün, kahveye gelen eroin bağımlısı kıza aşık olur. Birden dünyası değişen Mahsun, hiçbir karşılık beklemeden, yatacak yeri olmayan kıza odasını açar. Bu kız eroin almak için bedenini, bu açılan odada erkeklere satarak Mahsun’un saf dünyasında bir düş kırıklığı yaratacaktır.
   Mahsun sanırım hepimizden daha duygusal, daha hayvan sever hatta daha dost canlısı. Bu kadar hırpalanmaya rağmen onun için bütün canlar değerli. Bu onu kötü yapamaz. Daha çok yüce gönüllü bir karakter yapar. Reis ise babacan bir karakterdir. Mahsun’a yardım eder. Borçlarını öder, karnını doyurur. Hoş o da bi yerde Mahsun’u hırpalar ama ekmek teknesi gitmiştir.
   Tabi Tavus Kuşu nu unutmamak lazım. Mahsun’un sahip olabildiği tek canlı bir tavus kuşudur.
  


Derviş Zaim’in ilk filmidir. Yapım yılı 1996 olmasına rağmen bence hala çok taze bir film. Müziklerini Baba Zula’nın yaptığı filmde, başrolleri Ahmet Uğurlu, Tuncel Kurtiz ve Ayşen Aydemir paylaşmıştır.

5 Haziran 2012 Salı

Uzun Metraj: Özcan Alper-Sonbahar

   90 kuşağına adanmış bir film. Belki de kaybolmuş nice kuşaklara adanmıştır.
Karadeniz' de sonbaharın tüm renklerini bulabileceğiniz pastoral bir senfoni niteliğinde. Melankolik ama asla arabesk değil.

   Üniversite öğrencisiyken katıldığı eylemlerden dolayı hüküm giyen, cezaevindeyken F tipi protestolarına katılan, açlık grevi yapan, bu yüzden ciğerleri iflas eden Yusuf’un son günlerini Doğu Karadeniz’in bir dağ köyünde ki evinde annesiyle birlikte geçirmesini konu alan bir film.

   Diğer bir yandan da SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan ülkelerde yaşanan trajedi. Ailesine bakabilmek için Türkiye’de fuhuş yapmak zorunda kalan Gürcü kadın Elka ile Yusuf’un yollarının kesişmesinden hem bir aşk hikayesi hem de sosyalizmin sınırın iki yanında ne ifade ettiğine dair bir bakış açısı var.

   Bir de ekonomik nedenlerle sadece yaşlıların kaldığı köyde Yusuf’un çocukluk arkadaşı Mikail vardır. O da gitmek istemiştir ama gidememiştir. Zamanın nasıl geçtiğini anlamayan Mikail artık severek evlendiği karısını bile eskisi gibi sevmemektedir.  

   Biraz şiir biraz rus romanları gibi karakterler. Sonbahar'ın hüznü ve renkleri karekterlerin üzerinde öyle güzel durmuş ki bir yaprak düşse herşey bozulacak gibi. Müzikler son derece güzel kullanılmış. Finaldeki ağıt ise tüyleri diken diken eden, yumruk gibi boğazına oturan, bu topraklarda ölen öldürülen tüm Yusuf'ları anımsamak için müthiş bir tondan bağlanmış sahneye.Abartılı hiçbir şey yok. Herşey sakin, sessiz. Yaşanan dramı bile sessiz bir şekilde izliyoruz.


   Oyuncular: Onur Saylak, Megi Kobaladze, Serkan Keskin, Raife Yenigül
   Yapım Yılı 2008

4 Haziran 2012 Pazartesi

Tarih, İstanbul, Nevzat Başkomser


  Ahmet Ümit'in bu kitabını okurken İstanbul'un tarihinde dolaştım, kayboldum, tanıdığım yerlere çıktım, bilmediğim yerler keşfettim, hiç duymadığım olaylar işittim hatta hissettim desem abartmış olmam. O kadar zevkliydi, o kadar tatlıydiki okuması bitmesin istedim. Daha da anlatsın tüm tarihi anlatsın istedim. Tarih eğer bize böyle anlatılsa, okul kitaplarına bağlı kalmak zorunda olmasak ve olayları daha küçükken anlasak belki çok daha farklı bir ülke olurduk.
   Yedi tarihi mekan, yedi cinayet, yedi imparator. Beklenmedik çok yakın bir son. Hadi canım cinsinden bir son. Roman karakterlerinin hepsi İstanbul tarihine hakim entellektüel birikimi yüksek kişiler.
   Üç yakın dost hatta kardeş. Nevzat, Demir, Yekta. Ve hepsinin aşık olduğu kız Handan. Üç erkeğin de Handan'a aşık olup bunu dile getirememsi ya da aralarında sessiz bir sözleşme gibi uzun bir süre itiraf edilememsi arkadaşlık değerlerini sorgulatan bir kısım olmuş. Daha sonra Yekta Handan'la evlenir ve kötü bir kaza sonucu Handan ve oğlu Umut hayatını kaybeder. Bundan sonrası üç dost içinde farklı gelişir.
   İstanbul'un tarihi eserlerini ve İstanbul'u korumak isteyen bir grup ve bu tarihi mekanlardan çıkar sağlayıp zengin olmak isteyen bir grup arasında cinayetleri kimin işlediğini bulmaya çalışırken aslında bu cinayetlerin çok farklı bir nedenden işlendiğini öğrenen Nevzat Başkomser bildiği birçok şeyi sorgulamak durumunda kalır.
   Kitabın içinde istanbul'a dair birçok şey ve kendini İstanbullu hisseden herkes var.
   Gerçekten okunması gerekn bir kitap diye düşünüyorum. Kitabın arkasındaki kaynakça bölümünden de mutlaka okunması gerekenler var.
Bu arada Ankara'lı Ahmet Ümit hayranları için;
12/06/2012 18.00 de  DR Tunali Hilmi şubesinde Ahmet Ümit'in imza günü var.

3 Haziran 2012 Pazar

Uzun Metraj: Zeki Demirkubuz-Masumiyet


   Gerçekten onları masum kılan ne? Günahlarını hiç korkmadan itiraf etmeleri ve sırtlarında taşımaları olabilir mi? Ya da birbirlerine duydukları aşkı hiç kirletmemeleri olabilir mi?






   Ablasını ve sevgilisini vurduğu için hapisten yeni çıkan Yusuf İzmir'e ablasınıın yanına gitmiştir. Çünkü gidebilecek hiçbir yeri yoktur. Ablasının ve eniştesinin dramlarına katlanamayıp ucuz bir otele yerleşir. Burda da pavyonda şarkıcılık yapan Uğur ve onun peşinden sürüklenen Bekir ile karşılaşır. Çilem adında sağır ve dilsiz bir de çocuk vardır.
    Yusuf kendisini sıra dışı bir aşk hikayesinin ortasında bulur. Yaşamaya mecbur kaldığı bu yeni arabesk hayata tutunmaya çalışmaktadır. Bir kıskançlık krizinin ardından intihar eden Bekir’in ardında bıraktığı yaşamda onun yerini alır. Artık Uğur’un fedaisi ve kızının bakıcısıdır. Zaman geçer. Uğur bir gün aniden kaybolur. Yusuf, Uğur’un ceza evindeki aşığıyla birlikte kaçtığını öğrenir. Kayıp insanların hep eski filmler seyrettikleri eski otelde, konuşamayan küçük kız çocuğuyla birlikte Uğur’un kendilerini aramasını beklerler.
   Üç ana karakter hem masum hem günahkar. Biz onların günah işleyen taraflarını değil de masum taraflarını yani aşkın olduğu tarafları görüyoruz. Bekir'in aşk uğruna yuvasını yıkıp büyük bir cesaretle ve tüm günahlarıyla Uğur'un peşinden gitmesi mi, yoksa Uğur'un aşık olduğu kimsesiz gibi duran sevgilisi için kendi bedenini feda etmesi mi onları masumiyetin en güzel haliyle görebilmemizi sağlayan. 


  Oyuncular: Derya Alabora, Haluk Bilginer, Güven Kıraç, Melis Tuna, Yalçın Çakmak, Ajlan Aktuğ, Nihal G. Koldaş, Doğan Turan
   Yapım yılı 1997

2 Haziran 2012 Cumartesi

Uzun Metraj: Seren Yüce-Çoğunluk

   Çoğunluktan mısın? sorusunun cevabı hep Hayır olur. Ama o çoğunluğun içinde ne kadar kendine özgü olabilirsin ki. Ya da seni birey yapan karakterin ve düşüncelerin çoğunluğunkiyle çatıştığında yalnız kalmayı göze alabilir misin? Seninle aynı kategoride olmayan ya da senin dilini bilmeyen insanlara bu kadar ön yargı ile bakmak ne kadar doğru. Bu onları nasıl belirsiz kılabilirki..

   Seren Yüce'nin yazıp yönettiği Çoğunluk filmi birçoğumuzun yaptığı hatayı gösteriyor. Evet bu bir hata bence. Din, dil, ırk, renk, cinsiyet, bez ayrımı yapmadan da yaşanabilir. Eğer çoğunluktan değilseniz!

   Filme gelelim bu arada. Basit ve sıradan bir hayatı olan Mertkan babasının inşaatlarında getir götür işlerine bakmaktadır. Bu basitliğin içinde hayatın da bir anlam yoktur ki arayış içinde bile değildir. Bir büfede garsonluk yapan doğu kökenli Gül ile tanışır. Arkadaşlarının onaylamadığı bu kızla belki de bir anlam arayışı için görüşmeye devam eder.

   Babası Gül ile tanıştıktan sonra bu kızla bir daha görüşmemesini ister. Hayatında ilk defa ayrımcılıkla karşılaşan Mertkan buna sessizce boyun eğer ve çoğunluğun içinde yerini alır. 
   Babasının sert turumları altında ezilen Mertkan hayata karşı bile gelemez. Babasından göremediği sevgiyi hiç tanımadığı bir adamdan alan ve ona sarılarak ağlayan Mertkan ufak bir çırpınış gösterse de babasının çizdiği yola kendini bırakır.

   Annenin kocası ve çocukları tarafından ilgisiz bırakılması da ayrı bir duygusuzluk örneğidir. Onun da hayatı anlamsızlaşmıştır aslında. 

   Ayrımcılık konusu cesur bir dille senaryolaştırılmış ve film bir çok ödül almıştır.

  

Oyuncular: Bartu Küçükçağlayan, Settar Tanrıöğen, Esme Madra, Nihal Koldaş, Erkan Can, Feridun Koç
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...