Dahası da var...

BAZI ERKEKLER KADINLARI ANLAMAYA ÇALIŞIR, DİĞERLERİ KENDİLERİNİ DAHA BASİT KONULARA ADARLAR, ÖRNEĞİN GÖRELİLİK KURAMINA... (EINSTEIN)



28 Mayıs 2014 Çarşamba

Sonu Yok Bu Seramiğin :)

   Hadi seramikle uğraşalım biraz. Kolye, abajur, minik hayvanlar, heykeller yapalım. Çok eğlenceli, biraz sırlı, narin dokunuşlar ve fikir yeterli bizim için. 
   Önce bir fikrimiz olmalı. Ne yapmak istediğimize önceden karar vermeliyiz yoksa kafamız karışıyor. O kadar çok örnek ve o kadar çok renk var ki her şeyi denemek istiyor insan. Ben ufaktan neler öğrendiğimi ve hangi materyalleri kullandığımızı anlatıyım. Gerisi sizin yaratıcılığınıza kalmış.
   Sanırım seramikte en kolay takı ve minik hayvanlar yapılıyor. Hem çok hızlı kuruyorlar hemde renkler birbirine karışmadan boyanabiliyor. Ben önce heykel yapmaya çalışmıştım ki daha yeni fırından çıktı. Kolyeden başlayalım.
   Öncelikle çamurumuzu merdane yardımıyla açıyoruz. Ne çok kalın ne çok ince olmalı. Bu kulak memesi kıvamında gibi bir anlama yöntemi. Kurumamasına dikkat ediyoruz en ıslak şekliyle açıp şekil verirsek bu ihtimal ortadan kalkıyor. Daha sonra metal kalıplarla daire, kare, kuş, kelebek, elips... kalıp alıyoruz. Kalıpla yapıldığında hem çok düzgün hem çok temiz oluyor. Bazıları rötuş gerektirmeyecek şekilde temiz oluyor hatta. Üstünde istediğiniz şekli ve dokuyu kullanabilirsiniz. Bu evdeki tarak, parmak izi, kalemin arkası, mühürler, harfler olabilir. Yani gördüğünüz her şeyden bir şey çıkabilir mantığıyla daha detaycı olabilirsiniz. 

   Şekillerimizi verdikten sonra düz bir semin üzerinde kurumaya bırakıyoruz. Yaz geldiği için güneşte bir iki saat içinde kuruyorlar zaten. Şimdi artık boyama işlemine geçebiliriz. İşte burası hem çok eğlenceli hem çok şaşırtıcı hem de çok sürprizli diyebiliriz. Daha önceden boyanmış parçalar varsa işiniz kolay ama bilmiyorsanız her şey sürpriz olabilir.


   Ben denediklerimi yazıyım bittikçe yazılarımı eklerim. Bazı sırlar dokulu yapılarda çok iyi duruyor. Örneğin Duncan'ın IN1017 Sea Mist Green'i ve IN1074 Cranberry'si çok güzel. Duncan'ın IN serisi akışkan sırlardan oluşuyor ama her zaman bir sürpriz vardır. Bir de Botz'un 9608 Harlekin'i var bu da benekli veya ebru deseni veren bir sır. İçinde renkli patlayan taşlar var sanırım renkleri onlardan alıyor zeminde beyaz çıkıyor. Taşları ne kadar koyacağınız size kalmış. Üç kat boyuyoruz. Tek katta Duncan'ın sırları istediğiniz efekti vermiyor. Deliklere ve dokulara iyice sürüyoruz ki fırında pişerken içlerine daha iyi aksın diye.
 Boyama işi de bittikten sonra yine kurumasını bekliyoruz ki bu çok kısa bir süre. Bir de rötuş kısmı var. Bu önemli. çünkü fırında zemine akmaması gerekiyor yoksa hem plakalara hemde yaptığınız objelere zarar verebilir.
   Şimdi de fırın kısmı var. Bu evde yapabileceğimiz bir işlem değil. Çünkü 1040 derecede oluşuyor bu sırlar. Bunun için fırınlarını kullandıran atölyeler var. Ya da bu işlemler için bir atölyeyi de kullanabilirsiniz. 
  
    Şimdilik ilk denemelerimden örnek verdim. Yaptıkça hangi sırları kullandığımı ve nasıl doku verdiğimi yazmaya devam edeceğim. İyi eğlenceler.


   

23 Mayıs 2014 Cuma

Hobiydi Kolye Oldu

   Hobi diye başlayıp takı sektörüne girermiyim bilmem ama ben çok eğlendim bunları yaparken. Süper el yapımı hediyelerim oldu. Çok renkli ve cıvıl cıvıl değiller mi? Hazır yaz da gelmişken beyaz bluz ve renkli kolyeler hoş durur. Uzatmıyım ben çok eğleniyorum. İsterseniz iletişime geçin hediye olarak gönderiyim. 
















20 Mayıs 2014 Salı

Kim Bu Üçüncü Şahıs?

   Her (Aşk) bu film üçüncü şahsı bulmamızı sağlıyor. Gerçek olmayan ama tam da istediğimiz gerçeklikte bir işletim sistemi. Ya ona aşık olduysak ya da insanlar bir gün gerçekliklerini kaybederse ne olur? Düşünsenize sürekli öğrenmek isteyen bir sistem ve sizi kendi ırkınızdan daha iyi anlayan bir sistem olsa ki yok değil ne olurdu acaba. Her filmi bütün bunlara açıklık getirmiş.
   Teknolojinin en yoğun kullanıldığı ve daha da içimize işlediği bir dönemde yaşıyoruz. Telefonsuz, internetsiz, bilgisayarsız hiçbir şey yapamıyoruz.  Hatta onları kapatmıyoruz bile. Ne uyumalarına ne de nefes almalarına izin veriyoruz. Bilimkurgu dünyasında duygusal gerçekliğimizi kaybediyoruz. Tepkimiz bile dijital oldu artık. O bize adapte olamadan biz yenisini çoktan kullanmaya başlıyoruz. Evet hayatımızı kolaylaştırıyor. Evet herşey bir tık uzağımızda ama yanımızda oturan insanla konuşamıyoruz artık. Duygularımız konuşarak değil de kısa mesajla anlatıyoruz. Ayrı yerlerde aynı anda kahve içip sohbet ediyormuşuz gibi yapıyoruz. E gerçek olan hangisi?
   Film bütün bunları özetliyor. Mutlaka izlenmesi gereken filmlerden biri.

14 Mayıs 2014 Çarşamba

#direninsan: Kalanlara

Zaman çizgisinden silindiler bir kara kömürün altında. Ve yutan bir rengin içinde çaresizce beklediler. Çaresiz kalmak ne demek? Gözlerini kapasanda aynı renk açsanda. Nefessiz kalmak ne demek? Biz tüm sosyal medyayı kullanırken ve sokaklarda eylem yaparken sessiz kalmak ne demek? Kör bir kuyuda sıkışmışsan ve ağlayamayacak derecede korkup boğulmak üzereysen toprağın bol olsun ne demek? Yerin dibinden çıkarılan bu zifiri karanlık kömürü bedava dağıtıyorsun ama en ağır işi yapan emekçiye en az maaşı veriyorsun. O zaman adalet ne demek? Peki, kader ne demek? Kalan sağları bile koruyamayacaksan başın sağ olsun ne demek? 

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Meze Tadında Bir Film: Arkadaşlar Arasında

   Adabıyla içmeyi biliyorsan al sana meze tadında bir film. 4 arkadaş çok tatlı bir koyda denizin içine kurarlar rakı masasını ve tokuşturulur kadehler. Sofranın adabına göredir her şey. İlk kadehler her zaman mutludur. Kahkahalar atılır. Ağız uyuşmaya başlamadığı için sohbet basittir klasiktir. Sonraki kadehler de hepimizin yaptığı gibi bir ağırlık gelir masaya. Aşk gelir, hasret gelir, hüzün gelir, dert gelir. Yabancı değil konu tamamen bizim yaşadığımız bir kare sanki.

   Hayatı boyunca başarılı olmuş, evlenmiş, çocuk sahibi olmaya çok az kalmış bir adam birden ben baba olmak istemiyorum der. Ben daha çocuğum isyanıyla hayatını o anda bir başkasınınkiyle değiştirmek ister. Bu tanıdığımız bir adam. En yakın arkadaşın mesela senin kıskandığın hayata sahip ama o istemiyor. Sen de ona isyan edersin arada kalmışlığınla, unutamadığın ve hala sevdiğin aşkınla, hayatın seni sürüklemesiyle. Sus dersin mutlu ol daha ne istiyorsun.
   Baban seni okutmak istemez, döver hatta mecbur eder seni başka bir hayatı yaşamaya. En çok istediğin şeyi yapamamış olmanın verdiği hüzün birden gelir burnuna. Mutlusundur ama baban ölürken nefretin ve sevgin seni çaresiz bırakır. Ya da babana kendi istediğin bir düşünceyi bile söyleyemezsin. Sevdiğin kıza bile yalan söylemek zorunda kalırsın babanın seni başka biriyle evlenmek zorunda bırakmasına karşın. Bir başkasını daha çok sevmesine kızarsın, öfkelenirsin, ağlarsın ama konuşamazsın.
   Dersin ki her yıl yapalım bunu. Ama hayat buna izin vermez. O saatlerin aynısını yaşamaya hayaliyle her sene o günü düşünürsün. Yine bir araya gelirsin elbette ama o günkü gibi olamaz asla. O gün yaşanan çözülmeyi bir daha unutamazsın.

   Bunlar biziz işte ya da yakın arkadaşın ya da kardeşin. Çok başarılı buldum filmi. Çok basit gibi duran film tam da rakı masasına uygun bir meze tadında olmuş. Ellerinine sağlık Gökhan Horzum.  Ve tatlı oyunculuklarınız için size de beyler. Salih Bademci, İbrahim Kendirci, Fırat Albayram, Sertan Erkaçan.

Geri Dönüştürün

    Ya geri dönüşüme atın ya da geri dönüştürün.
    Bulduğum minik bir tahta parçasını bile boyamayı çok seviyorum. Ki şişeleri boyamak ayrı bir keyifli. Akrilik boya sanırım en uygunu. Hem mat duruyorlar hem de çabuk kuruyorlar. Tabi ki değişik şeyler denemek size kalmış. Çok geliştirilebilir bir alan boyama. Bir tanesinde mozaik jeli kullandım sonuç çok iyi oldu. İçin, boyayın ve hediye edin. El yapımı hediyelere her zaman daha fazla değer veririm. Büyük hediyelerdense minik bir kağıt parçası olsun ama emek olsun yeter bana. Hediye aramak bile başlı başına bir sorun. O yüzden kendim bir şeyler üretip vermeyi tercih ediyorum.
   Bu şişeleri de ev dekorasyonunda kullanabilirsiniz.











7 Mayıs 2014 Çarşamba

Yeni Hobim Ve Atölye 1040º

  Yeni hobim seramik. Suadiye'de çok şirin bir atölye buldum kendime. Çok fazla tesadüflerle dolu oldu ama çokta güzel oldu. Çamura şekil vermeye çalışmak bile bir harika. Çok keyifli mutlaka denenmesi gereken bir hobi hatta. Önce ne istediğini bilmek gerekiyor. Ondan sonra başlayabiliyorsunuz şekillendirmeye. Boyama kısmını daha çok seviyorum ben. Zor kısmı da o zaten. Çamur boyalar, sırlar, akrilikler... İstanbul'da iseniz mutlaka gidip görülmesi gereken ve çok güzel objeler alabileceğiniz bir atölye. Abajurlar, pasta tabakları, minik hayvanlar hepsi çok esprili ve güzeller. Hazır anneler günü yaklaşıyorken uğramanızı tavsiye ederim.
Facebook Atölye 1040
İnstagram Atölye 1040

Bunlar da benim ilk denemelerim.


Dahi Ve Deli serisi için çok uygun.

Fitil tekniğiyle yaptık ve çok eğlenceli oldu.

Çizik atarken biraz sıkıldık :)

Ama çok güzel oldu ilk denemeler için.
Bu formu oluşturmak çok kolay olmadı tabi saksı mı çaydanlık mı olsun zo karar verdik.

Boyaması çok zevkli oldu bide sapı kendiliğinden ayrılıp bağımsızlığını ilan etti

Sonuç çok tatlı oldu.

Hazır kase formuna şekil verdik.

Güle güle kullansın annem.

Bunu da kendime yaptım. Takı yapmakta çok zevkliymiş. 





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...