Yaşam şartları zorlaştıkça ki bir o kadarda kolaylaştıran teknolojiyle hepimiz daha sinirliyiz, asabiyiz, sertiz. Tahammülümüz yok ayrı düşüncelere. Trafiğe, omzuna çarpan birine, vahşiliğe, direnene bile. Gün geçtikçe ayrılıyoruz birbirimizden. Herkesten bir taraf olması bekleniyor. Seçim yapmaya zorlanıyor. Niye? Neden bu kadar ayrı düşmeliyiz birbirimizden? Hem milliyetçi, hem sosyalist, hem muhafazakar, hem laik olunamaz mı? Yani vatanının karış karış bütün topraklarını seven, haksızlığa boyun eğmeyen, anlam arayışında olan, fikri hür vicdanı hür biri olunamaz mı? Neden sadece birini seçmek zorundayız?
Bu dünyada hiçbir şeyin bize ait olmadığını biliyoruz. E o zaman bu kadar acı niye var? Kalplerimiz birbirimizden uzaklaştıkça daha çok bağırıyoruz sesimizi duyurabilmek için. Daha çok suluyoruz insanları. Halbuki çiçeklerin sulanması gerektiğini öğrenmiştik küçükken. Daha çok dövüyoruz birbirimizi kavga ederken. Halbuki konuşmayı öğretmişlerdi küçükken. Daha çok öldürüyoruz. Halbuki bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek şeklinde öğretilmişti küçükken. Daha çok ağaç kesiyoruz. Halbuki fasulye tanesini pamuklara yatırıp büyütmüştük küçükken. Daha çok evlendiriyoruz çocukları. Halbuki kıllarına zarar gelmesin diye ödümüz patlıyordu zamansız. Daha hızlı tüketiyoruz aşkları. Halbuki bize sev diye öğretilmişti küçükken.
Evrene bıraktığımız geçmişin izleri biraz daha temiz olsun diye direnelim en azından.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder